Yorgun gözlerimle resmini çizip seni düşlüyorum..
Oradasın işte, karşımda..
Güneşin ışığı vurmuş saçlarına, uzanmışsın gök mavisi koltuğa boylu boyunca.
Karşında kapının kirişinde duruyorum.
Düşünüyorum... Mavi sana hep en çok yakışan renk olmuştu..
Tam düş gibiydin...
Gülüyorsun durmaksızın, birşeyler anlatıp gülüyorsun.. Kahkahaların dolduruyor odayı yankısı içime akıyor... Duvarda asılı sırmalı ayna, boyası dökülmüş karyola, saksıda açmış menekşe ışıldıyor gülüşünle..
Bana bakıyorsun sonra, kalbim bir kuşun kalbi kadar hızla çarpıyor... Sanki ilk kez, gözlerin gözlerime değiyor gibi..
Çağırıyorsun yanına.. Adımlarım yorgun, dizlerimin bağı çözülmüş, geliyorum..
Göğsüne yaslayıp başımı, saçlarımı okşuyorsun, ninni gibi masal gibi..
Uyumamaya direniyorum. Biliyorum gözlerim bir kez kapansa gideceksin, düş olmadık yerinde hiç zamansız bitecek. Yine erken inecek gece..
Sonrası kör edici karanlık...
Yalvarıyorum zamana içimden binlerce kez yalvarıyorum.
Beş dakika, yalnızca beş dakika daha yanımda kalabilmen için..
İşte son perde..
Kapanıyor gözlerim ve sen bir kuş tüyüne yüklenip gidiyorsun geldiğin maviliğe...